Felsefenin Bireysel ve Toplumsal İşlevleri – Felsefenin Özellikleri
Felsefenin Bireysel ve Toplumsal İşlevleri – Felsefenin Özellikleri Nedir? Hakkında en çok yanlış bilgiye sahip olunan alan felsefedir. Felsefeyi basit bir açıklama ile ifade etmek gerekirse, sorgulama sanatı olduğunu belirtmeliyiz. Felsefe düşünmeyi, sorgulamayı ve soru sormayı hedefler. Bu açıdan özellikle günümüz dünyasında felsefenin yeri çok büyüktür. Felsefe bir sanattır. Pek çok kişi farkında olmasa bile hayatı boyunca her alanda felsefe yapmaktadır.
Felsefenin anlamı, özellikleri ve amacı ile ilgili yüz yıllar boyunca derin tartışmalar yaşandı. Bu tartışmalar günümüzde dahi devam ediyor. Felsefenin ne olduğu, hedefinin ve amacının ne olduğu pek çok kaynak ve otoritelerce farklı ifade edilir. Çok fazla bilgi karmaşası olduğundan dolayı insanlarda felsefeyi anlamakta güçlük çeker. Felsefenin kökenine inildiği zaman ise felsefenin gücünü ve amacını çok daha rahat kavrayabilirsiniz.
Felsefenin özünü ortaya koyan sınırlı tanımlar, mutlak ve kesin açıklamalar, felsefenin ruhuna uygun düşmez. Çünkü felsefe, sadece hazır düşüncelerin ve sonuçlandırılmış fikirlerin toplamı değildir.
Örneğin, felsefeyi bir eleştiri ve sorgulama olarak gören Sokrates’i (469-399) ele alalım. Fikirlerini ifade ettiği yazılı hiçbir şey bırakmadı. Yazılı söze değer vermiyordu, belki de yazının insan aklını tembelleştirdiğine bile inanıyordu.
Evet, felsefeyi kitaplarda veya yazılı metinlerde bulamayız; ama bu elbette filozofların yazdığı eserlerin değersiz ve önemsiz olduğu anlamına gelmez. Çünkü bu eserler, kendi düşünce dünyamızda kendi fikirlerimizi inşa etmemizi sağlayan felsefi problemler ve fikirlerle doludur.
Felsefe Nedir?
Aristoteles’e göre insanların merakı ve ilgisi felsefeyi doğurmuştur. Gerçekten de insan meraklı bir yaratıktır ve diğer canlılardan farklı olarak hemen her şeye şaşırabilir. Üstelik şaşkınlığının ve merakının nedenlerini de keşfedebiliyor.
Belki de felsefeyle uğraşırken en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu meraktır. Hobbes’un dediği gibi bu yeteneğin doğamızda var olduğunu anlamak için çocuklara bakmak yeterlidir. Belki kendi çocukluğumuzu bile hatırlarız.
“İnsanlar öldüklerinde nereye giderler?” “Neden yalan söyleyemiyorsun?” “Doğru olan ne?” “Bu dünya neden var?” gibi sorular aklımızdan geçti.
Ancak yaşlandıkça merakımızı ve ilgimizi kaybeder ve alışkanlıklarımıza teslim oluruz. O kadar çok farklı nedenden dolayı günlük hayatımıza o kadar bağlanırız ki hayata ve dünyaya olan merak duygumuzu bastırırız. Çocuklar için olduğu gibi filozoflar için de dünya ve içinde olup biten her şey yenidir; Bu nedenle, her şey onların merak ve şaşkınlıklarına konu olur.
Felsefenin Özellikleri Nelerdir?
- Özneldir
- Sorgular
- Akla dayalı
- Tutarlıdır
- Geneli sorgular
- Genel kabul görmez
- Bütünsel
- Kanıta gerek yoktur
- Olanı ve olması gerekeni ele alır.
- Gerçeklerle değil, değerlerle, amaçlarla ve ideallerle ilgilenir.
- Düşünmek hakkında düşünmek, bilmek hakkında bilmektir
- Yöntemi filozoflara göre değişir.
Felsefe Gerekli mi?
Felsefenin geçmiş dönemlerde gördüğü saygıyı günümüz insanlarında göremediğini açık bir şekilde söyleyebiliriz. Eski yöneticilerin ve “elit” sosyal sınıfın felsefeye özel bir ilgi ve saygı duyduğunu gösteren birçok tarihi örneğimiz var. Ancak bugün durum pek de öyle görünmüyor. Peki bu değişikliğin sebebi nedir? Kanaatimizce bunun en büyük nedeni, bilimin başarısının artması, bilimin prestijinin artması nedeniyle özellikle erken modern dönemden itibaren felsefenin prestijinin düşmeye başlamasıdır. Hawking gibi bazı bilim adamları, bilimin prestijinin erken modern dönemden itibaren artmaya başladığını ve felsefenin bir zamanlar sahip olduğu ayrıcalıklı konumu en azından belirli kesimler için kaybettiğini öne sürerek “felsefenin öldüğünü” iddia ediyor. .
Bilim varken ve bu kadar başarılıyken, filozofların yalnızca kendi fikirleri olan ve hiçbir yere götürmeyen argümanlarına neden ihtiyaç duyuluyor? Bu soru, modern toplumda felsefeye yönelik olumsuz tutumun özünden geçer. Felsefe bu eleştiriye karşı savunulabilir mi?
Felsefenin Araçları Nelerdir?
Filozofların kendi görüşlerini savunmak ve karşıt görüşleri eleştirmek için bilinçli ya da bilinçsiz olarak kullandıkları birçok metodolojik araç vardır. Her filozof tüm bu araçları eşit derecede önemli görmez ve hatta bazı filozoflar bu araçlardan bazılarının meşruiyetini kökten reddedebilir. Örneğin, doğallaştırılmış metafiziği savunan bazı filozoflar, kavramsal analiz, sezgi ve düşünce deneyleri gibi metodolojik araçların meşruiyetini reddederler. Bunu akılda tutarak, bu bölümde filozoflar tarafından yaygın olarak kullanılan metodolojik araçları kısaca tartışacağız.
a) Kavramsal/Dilsel Analiz
Felsefenin amaçlarından birinin bilgi, hakikat, adalet, doğal hukuk, iyi ve fırsat gibi temel ve başlangıçta kafa karıştıran felsefi kavramlara açıklık getirmek olduğunu söyleyebiliriz. Analiz, bu tür kavramları daha az kafa karıştıran unsurları açısından tanımlamaya veya açıklamaya çalışır. Bu nedenle, analizin felsefi kavramları indirgemeci bir şekilde daha az esrarengiz hale getirmeyi amaçladığını söyleyebiliriz.
b) Sezgi/Sağduyu
Sezginin ne olduğu ve güvenilir kabul edilip edilmeyeceği konusunda önemli tartışmalar var. Bazı filozoflar sezginin kendisinin bir tür düşünme yetisi olduğunu kabul ederken, diğer filozoflar sezgiyi basitçe insanların bir şeye inanma eğilimi olarak görürler. Sezginin doğası ve güvenilirliği hakkındaki gerçek ne olursa olsun, filozofların sezgiye başvurdukları açık görünüyor. Örneğin, çeşitli temel ahlaki ilkeleri gerekçelendirirken sezgilerimize ve söz konusu ahlaki ilkenin bize açıkça doğru görünüp görünmediğine bakabiliriz.
c) Düşünce Deneyleri
Düşünce deneyleri, birçok kavramsal sorunu çözmek için felsefe ve bilimde kullandığımız varsayımsal senaryolardır. Örneğin şu senaryoyu ele alalım: Diyelim ki ışınlanmayı icat ettik. Makine, dünya’daki bedeninizi yok ediyor ve aynı zamanda bu makinenin Marslı versiyonu, her yönden sizinle aynı olan başka bir beden inşa ediyor. Fiziksel özelliklerinizin yanı sıra tüm kişiliğinizi, anılarınızı ve sırlarınızı bu varlıkla paylaşıyorsunuz. Söz konusu varlık, sizden beklediğimiz gibi davranır.
d) Teori Seçim Kriterlerinin Kullanımı
Bilimsel teoriler birbirine tercih edildiğinde, sadece gözlemlerle tutarlı olmanın değil, aynı zamanda gözlemsel olmayan bir teori seçme kriterlerini karşılamanın da önemli olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Açıklanan olgunun en iyi açıklamasını sağlayan basitlik, önceki bilgilerle tutarlılık, yeni keşiflere ve araştırma alanlarının açılmasına yol açma, çeşitli problemlerin çok çeşitli çözümüne katkıda bulunma gibi bir teori seçme kriterleri alanlar önemlidir.
e) Vazgeçilmezlik Argümanları
Vazgeçilmezlik argümanları, adından da anlaşılacağı gibi, belirli felsefi varsayımların çeşitli alanlarda kullanımının o alan için merkezi olduğu, yani gerekli olduğu gerçeğine dayanarak belirli felsefi varsayımların doğru olarak kabul edilmesi gerektiğini savunur. Bu tür argümanların en ünlü örneği, matematiğin doğaya uygulanabilir olduğunu ve bilimlerin merkezinde olduğunu iddia eden, matematiksel nesnelerin varlığını, yani matematiksel nesnelerin yeri doldurulamaz olduğunu kabul etmemizi talep eden matematiksel vazgeçilmezlik argümanıdır.
f) Bilimsel Verilerin/Teorilerin Kullanımı
Felsefi problemler için birçok bilimsel teori ve çalışma önemlidir. Örneğin, zamanla görelilik kuramı, kuantum kuramı nedensellik görüşümüzü derinden etkilemiştir. Teorilerimizin bilimlerle tutarlı olması gerektiği söylenebilir. Çeşitli bilimsel teorilerle daha fazla uyumluluk nedeniyle, bazı metafizik, epistemolojik, politik ve ahlaki teorilerin diğerlerine göre avantajları olabilir. Ahlak felsefesinde, özellikle meta etikte, ahlaki düşüncenin doğası, motivasyonu ve kişiliği hakkında bilimsel verilere dayanmamız gereken birçok tartışma vardır. Bu ihtiyaç, ahlak psikolojisi adı verilen disiplinler arası bir alanın doğmasına neden olmuştur. Siyaset felsefesinde insan doğası, devlet, ekonominin işleyişi gibi konularda pek çok iddia öne sürülür.